EksiSeyler.com’da yer alan bilgilere göre; Kuşaklar boyunca dramatik hayatı ile Shakespeare ve Bernard Bonabard gibi büyük isimlere ilham kaynağı olmuş Gaius Julius Caesar, tüm zamanların en yetenekli generallerinden biri olmakla kalmayıp aynı zamanda Roma Cumhuriyeti’nde en yüksek yetkiyi ele geçirmiş, hiçbir zaman kral titrini kullanmasa da pratikte hükümdarlık mertebesine ulaşmış bir politikacı ve devlet adamıdır.
Kendisinden sonra iktidara gelen, yeğeni ve aynı zamanda evlatlık oğlu olan Octavianus’un ilk imparator sıfatıyla yarattığı hanedanlık, MS. 68’de Nero ile birlikte son bulmasına rağmen onunla hiçbir kan veya evlatlık bağı bulunmayan tüm Roma İmparatorlarının Ceaser unvanını kullandı.
Caesar’ın yüce gücü simgeleyen bir isim haline gelmesi, Gaius’un insanlık tarihine etkisini idrak etmek açısından büyük önem taşır. İktidar ile isim arasındaki bu ilişkinin kuvveti, 20. Yüzyılın başında dünyanın en güçlü ülkelerinden ikisinin hükümdarının unvanlarının, Caesar isminden türemiş olan çar ve kayzer olmasından da anlaşılmaktadır. Günümüzde batı devletlerinde klasik medeniyetler eğitimde eskisi kadar merkezi bir yer teşkil etmemesine rağmen Julius Caesar, antik dönemin tanınan birkaç isminden biridir.
Keskin zekâsı ve iyi eğitimli biri olması ile bilinen Gaius’un hafızalara kazınmasını sağlayan nitelikleri, ataklığı ve eylem adamı olmasından kaynaklanır. Fevkalade kabiliyetlidir ve hitabet ile edebiyat alanlarındaki yeteneğinin yanı sıra hem yasa yapmakta hem de politik sahada oldukça başarılı olarak tanımlanır.
MUHAREBEDE ELE GEÇİRİLEN TÜM ESİRLERİN ELLERİNİN KESİLDİKTEN SONRA SALIVERİLMESİ TALİMATINI VERDİ
Yaklaşık 4 buçuk yüzyıl sürmüş olan cumhuriyet rejiminin son bulmasındaki başlıca aktörlerden biri olan Caesar’ın belki de en önemli özelliği hem Roma halkını hem askerleri hem de baştan çıkardığı kadınları cezbeden karizmasından kaynaklanır.
Yeri geldiğinde oldukça acımasız olabilen ve hatta bir defasında muharebede ele geçirilen tüm esirlerin ellerinin kesildikten sonra salıverilmesi talimatını veren Gaius’un, mağlup ettiği düşmanlarına karşı merhamet gösterdiği de bilinir.
Bu tavrın nedenleri aslında pratiğe dayanır. Asıl amaç mağlup olan bu insanları Roma idaresi altına sokup vergi mükellefleri haline getirmek olan Gaius, faydacı bir hüviyete sahiptir ve merhamet ile vahşet arasında bir seçim yapması gerektiğinde öncelikli kriteri; hangi durumun kendisine daha büyük avantaj sağlayacağına dairdir. Hareketli ve enerjik bir emperyalist olan gaius, bu zihniyetin yaratıcısı değil; uygulayıcı olmasıdır.
CAESAR’IN İKTİDAR OLMADAN ÖNCE ROMA’DA MAKAMLAR KENDİ ÇIKARLARI İÇİN ÇALIŞANLAR VARDI
Caesar’ın iktidarı ele geçirmesinden önce Roma’nın yönetimi, makamlarını sık sık kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktan ve hem daha fakir Romalıların hem de eyaletlerdeki diğer insanların sırtından geçinmekte herhangi bir beis görmeyen bir grup senatörün elindedir. Cumhuriyet rejimi içten içe çürümüş ve hem Caesar’ın doğumundan önce hem de onun çocukluğunda yaşanmış olan iç savaşlardan mütevellit yıpranmış durumdadır. Caesar’ın, diktatörlüğü ile başlayan süreçte sorumlu bir şekilde davrandığı ve senatör aristokrasisinden farklı bir çizgi izlediği ise açıktır.
Ceaser’in yaptığı yasalar, belirli bir zümrenin çıkarlarına yönelik değil; bilakis toplumun büyük bir kısmının yararınadır. Nitekim iktidarını tesis etmesiyle beraber baskıcı bir rejim izlememiş ve birçok eski düşmanını affetmiştir.
Roma, İtalya ve diğer eyaletler Caesar’ın yönetimi altında uzun zamandır olduklarından çok daha müreffeh durumdadır.
NAZİK, CÖMERT, KİN TUTMAYAN, DÜŞMANLARINDAN DOST EDİNMEYE ÇALIŞAN BİR KİMSE OLDUĞU DOĞRUDUR
Genel geçer ahlak kuralları üzerinden değerlendirdiğimizde Caesar’ın ahlaklı bir kimse olduğunu söylemek zordur hatta muhtelif konularda ahlaksızca davrandığı da açıktır. Nazik, cömert, kin tutmayan, düşmanlarından dost edinmeye çalışan bir kimse olduğu doğrudur fakat yukarıda da belirttiğimiz üzere yeri geldiğinde son derece acımasız olabileceğini sergilemekten de kaçınmamıştır.
Bunun yanında bir çapkın ve hem eşlerine hem de çok sayıdaki sevgilisine karşı mütemadiyen vefasızca davranmış olan Caesar, bunun yanında son derece mağrur ve bilhassa dış görünüşü itibariyle kibirli bir mizaca sahiptir.
Caesar hakkında kesin yargıya sahip olmayan bir antik dönem tarihçisi bulmak neredeyse imkânsızdır. Kimileri onu Cumhuriyet’in devasa problemlerini fark eden ve bu sorunlara çözüm bulan bir vizyon sahibi olarak görüp takdir ederken kimileri de çok daha eleştirel bir ton tutturmuş ve Caesar’ı yasalar ile adetleri umursamadan hızla tepeye çıkan fakat elde ettiği güç ile ne yapacağını bilemeyen tipik hırslı bir aristokrat olarak değerlendirmiştir. Objektif olmamız gerekirse Gaius günün sonunda fırsat kollayan bir oportünisttir ve giriştiği her işte şansın önemine inanmış, kendisinin başkalarına nazaran mütemadiyen daha şanslı olduğunu hissetmiştir. 56 senelik yaşamı boyunca kaçak, esir, politikacı, general, avukat, asi, diktatör ve hatta tanrı gibi rolleri üstlenmiş olan bu sıra dışı adam, doğruları ve yanlışlarıyla insanlık tarihinde kendisine müstesna bir yer edinmiştir.