Beş soruda Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Türkiye

Uğur Şahin

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son haftalarda yaptığı açıklamalarda sık sık İsrail’de Benyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’nde insanlığa karşı suç işlediğini iddia ediyor ve uluslararası hukuk önünde hesap vermesi gerektiğini savunuyor.

Merkezi Hollanda’daki Uluslararası Ceza Mahkemesi, uluslararası alanda insanlığa karşı işlenen suçlardan sorumlu tek mercii. Bu mahkemenin kapsamını, Ankara’nın Ceza Mahkemesi nezdinde İsrailli yetkililer hakkında şikayetçi olup olamayacağını beş soruda derledik. 

Uluslararası Ceza Mahkemesi ne zaman kuruldu?

UCM’nin temeli, 17 Temmuz 1998’de kabul edilen Roma Statüsü’ne dayanıyor. Roma Statüsü, ilk aşamada Birleşmiş Milletlere (BM) üye 60 ülkenin onaylamasının ardından 1 Temmuz 2002 tarihinde yürürlüğe girdi. Mahkeme Başsavcısı da 16 Haziran 2003 günü Lahey’de yemin ederek görevine başladı.

Merkezi Hollanda’nın Lahey kentinde bulunan UCM, savaş suçu, soykırım ve işkence gibi insanlığa karşı işlenen ağır suçlarla ilgili yargılama yetkisine sahip. Suç işleyen taraf ülke vatandaşları kendi ülkesinde yargılanmıyor veya gönülsüz ve yetersiz şekilde yargılanıyorsa bu noktada UCM devreye girebiliyor. Prensipte insanlığa karşı suç işlediği kabul edilen bir devlet başkanı, darbeci bir lider veya bir kamu yöneticisi bu mahkemede hakim karşısına çıkarılabilir. Ancak bu yargılama yetkisi, mahkemeye taraf olan ülkelerin şikayetlerini kapsıyor.

Mahkemeye taraf olan şu an 123 ülke var. Ermenistan 1 Şubat 2024’te UCM’ye katılacak, böylece üye sayısı 124’e yükselecek. ABD, Rusya, Çin ve İsrail gibi bazı ülkeler, mahkemeye taraf değil. Özellikle Beyaz Saray, UCM’ye karşı olumsuz tutumuyla biliniyor. Hatta Washington’ın UCM Başsavcısı ve yetkililerine Afganistan’da Amerikan askerlerinin savaş suçu işlediği iddialarını soruşturduğu gerekçesiyle yaptırım kararı almışlığı bile var.ABD ayrıca pek çok ülkeyle kendi vatandaşlarını gerekli herhangi bir durumda mahkemeye teslim etmemeleri için ikili özel anlaşmalar imzaladı.

Türkiye de UCM’nin kurucu sözleşmesi Roma Statüsü’ne taraf olmayan ülkeler arasında. 

Uluslararası Ceza Mahkemesinin gücü ne kadar?

UCM’nin evrensel bir otorite olması amaçlanmış olsa da kuruluşundan 25 yıl sonra bu iddianın hayli gerisinde. Bunun nedeni hareket alanının sınırlı olması. BM’nin 193 üyesinin tamamının mahkemeyi tanımaması ve bir kolluk gücüne sahip olmaması sebebiyle çıkardığı tutuklama emirlerini kendisi uygulayamıyor. Diğer ülkelerin yardımına muhtaç olan UCM, şimdiye kadar etkili bir yargılama gücüne sahip olmadı.

Mahkeme örneğin 2023 baharında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında tutuklama emri çıkarttı.

Rusya’da tutuklanması mümkün olmayan Putin ancak ülkeden ayrılması durumunda başka devletler tarafından Lahey’e nakledilebilir. Putin’in kendisini tutuklayacak ülkelere zaten seyahat etmediği düşünüldüğünde bu tutuklama emrinin şu an için sembolik bir karar olduğu söylenebilir.

Uluslararası Ceza Mahkemesinin baktığı davalar hangileriydi?

BBC Türkçe’nin haberine göre, faaliyetleri için yıllık 160 milyon dolarlık bütçeye sahip olan UCM, şu ana dek 40 davayı karara bağladı ve 10 kişi hakkında hüküm verdi. Mahkeme, eski Sudan lideri Ömer el Beşir ile öldürülen Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi hakkında tutuklama kararı çıkartmıştı.

Atılım Üniversitesi’nden uluslararası ceza hukukçusu Timuçin Köprülü de DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, mahkemenin aslında büyük umutlarla kurulduğunu ancak kısa zamanda birçok taraf devlette hayal kırıklığı yarattığını dile getiriyor. Özellikle Afrika ülkelerinin mahkemeye yönelik tepkileri olduğunu kaydeden Köprülü, ABD’nin Roma Statüsü’nü önce onayladığını, ardından da imzasını çektiğini anımsatıyor. Köprülü, İsrail’in de aynı adımı attığına dikkat çekiyor.

Uluslararası ceza hukukçusuna göre, mahkemenin kurumsal bir polis teşkilatının olmaması başlıca sorunlarından biri. “Yakalama emri çıkan kişilerin UCM önüne çıkartılmasında sorunlar yaşanıyor. Taraf devletlerin bazıları emirleri yerine getirmekte gönülsüz davranıp mahkeme ile iş birliği yapmıyor. El Beşir hakkındaki yakalama emrinin yerine getirilmemesi bu konuda iyi bir örnek” diyor.

Netanyahu hakim karşısına çıkartılabilir mi?

ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) birçok ülkesi Filistin’i devlet olarak tanımıyor. Ancak Filistin 2012 yılında Birleşmiş Milletlere gözlemci olarak dahil edilmiş, 2015 yılında da UCM’ye üye olmuştu. İsrail, Roma Statüsüne taraf olmasa da Filistin Özerk Yönetimi’nin UCM’ye üye olması uluslararası mahkemeye yargılama yetkisini tanıyor.

UCM Başsavcısı Karim Khan, 17 Kasım’da CNN International‘a yaptığı açıklamada, UCM’nin taraf bir ülkenin vatandaşlarına karşı işlenen suçlar üzerinde yargılama yetkisine sahip olduğunu söylemişti.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve ülkenin diğer yetkililerinin UCM’de savaş suçu iddiasıyla yargılanması için çok sayıda dilekçe verilmiş durumda. Devlet düzeyinde yapılan başvurular da mevcut. Güney Afrika, Bolivya, Bangladeş, Komorlar Devleti ve Cibuti, başvuran devletlerden. Bu ülkeler, Tel Aviv yönetiminin saldırılarının Roma Statüsü suçları kapsamına girebilecek eylemleri kapsadığını savunuyor. Rıza Türmen, “UCM, kurulduktan sonra işlenen suçlara bakıyor. Netanyahu da yargılanabilir” ifadesini kullanıyor.

Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısında hayatını kaybeden dokuz İsrail vatandaşının aileleri de UCM’ye şikâyette bulunmuştu.

Türkiye resmi olarak davacı olabilir mi?

Türkiye, Avrupa Konseyi’ne üye 46 ülke arasında Roma Statüsü’ne taraf olmayan tek ülke. Ankara’nın Roma Statüsü’nü imzalamamasının nedeni olarak ise PKK ile yaşanan çatışmalar gerekçe gösteriliyordu. Oysa Erdoğan, Başbakan olduğu 2004 yılında Fransa’nın Strasbourg kentinde bir konuşma yapmış ve “Türkiye’nin Roma Statüsü’nü onaylayarak UCM’ye taraf olacağını ilan ediyorum” diyerek Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyelerine bir vaatte bulunmuştu. Fakat bu sözlerin üzerinden tam 19 yıl geçti ve Türkiye, UCM’ye taraf olma yolunda herhangi bir girişimde bulunmadı. Bu nedenle Türkiye’nin, devlet olarak İsrail’den davacı olması mümkün gözükmüyor. Ancak Ankara, doğrudan davacı olamasa bile UCM Başsavcılığına ihbarda bulunabiliyor.

İktidara yakın İstanbul 2 No.lu Baro’dan bir heyet, savaş suçu işlediği belirtilen İsrailli şüphelilerin cezalandırılması için UCM’ye başvurmuştu. Türkiye Barolar Birliği de benzer bir başvuru yaptı.

Akademisyen Köprülü, Anayasa’ya 2004’te eklenen bir maddede UCM’den bahsedildiğini aktarıyor. Fakat bu maddenin, yargılama yetkisinin tanınmasını sağlamadığını ifade ediyor. “Türkiye, savcılığa soruşturma talebinde resmen bulunamasa da işlenen suçlarla ilgili bir beyanda bulunabilir ve delil gönderebilir” diyen Köprülü, zaten bir soruşturma yürütüldüğünü, Türkiye’nin vereceği bilgilerin de bir katkı olabileceğini söylüyor.

AİHM eski yargıcı Rıza Türmen de UCM’nin devletleri değil, kişileri yargılayabileceğini söylüyor. Türmen, “Bu nedenle ‘İsrail yargılansın’ diye bir şey söz konusu değil” diyor ve ekliyor:

“Taraf olmadığı için de Türkiye’nin yapabileceği pek bir şey yok. Savcıya şikâyette bulunanlar var. 4-5 devlet şikâyette bulundu mesela. Fakat Türkiye, bunlar arasında da yok, böyle bir şey yapmadı. Yani bu sözlerin kıymeti harbiyesi yok.”

Türkiye’de UCM, daha önce İsrail askerlerinin 2010’da Mavi Marmara gemisine düzenlediği saldırıyı “kovuşturmayacağını” açıklamasıyla gündeme gelmişti. Dosya, Türkiye’de iki ülke arasında yapılan anlaşma gerekçesiyle kapatılmıştı. İsrail askerleri, 31 Mayıs 2010’da Filistin’e hareket eden Mavi Marmara’ya uluslararası sularda saldırı düzenlenmişti. Saldırıda 9 Türk vatandaşı hayatını kaybetmiş, 50’den fazla kişi de yaralanmıştı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir