ODATV ÖZEL
Gazeteci Bekir Sıtkı Şirin’in “Yavru Vatan Kıbrıs Büyük İsrail olmasın” adlı kitabı raflardaki yerini aldı. Şirin kitabında İsrail’in KKTC vatandaşı yapılan Siyonistler ve yerli işbirlikçiler aracılığıyla “yavru vatan”ı adım adım işgal ettiği uyarısında bulundu.
“Yavru Vatan Kıbrıs Büyük İsrail Olmasın” adlı kitabına ilişkin Odatv’ye konuşan Şirin, “KKTC’ye giren Mossad ajanları GKRY üzerinden topraklarımıza giriş yapıyor. Bu bağlamda tekrar uyarmış olayım; KKTC’ye gelmeden evvel GKRY’ye gidenler mercek altına alınmalı.” dedi
Kitabınızda MOSSAD’a ilişkin haberinizin ardından Güney Afrika Cumhuriyeti’ne gittiğinizi ve o sırada kaynağınızın size “Hedefte sen varsın. Dikkatli ol” uyarısının ardından Türkiye’ye döndüğünüzü belirtiyorsunuz. Türkiye’ye döndükten sonra da tehditler devam etti mi? Birebir karşılaştığınız bir tehdit oldu mu?
Güney Afrika, İsrail lobisinin çok güçlü olduğu ve Mossad ajanlarının cirit attığı bir yer. Bu nedenle gelen tehdidin ardından İstanbul’a dönme kararı aldım. İstanbul’a döndükten sonra doğrudan bir tehdit almadım fakat gerek kaynaklarım gerekse uğraştığım kişilerin tehlikesinin farkında olan kişiler sık sık dikkatli olmam konusunda uyarılarda bulundu. Hatta Chabad konusuna derinlemesine girdiğim zaman birçok kişi şaşkınlık ve endişe ile birlikte tehlikeli bir iş yaptığımı söyledi.
Kitabınızda ve haberlerinizde, Yaacov Afik, Cihan Erdoğan, Yuval Michael ve daha önce Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından KKTC vatandaşı olan Simon Mistriel Aykut, isimlerini ifşa ediyorsunuz. Bunun yanında Chabad isimli oluşumu ve başını çektiğini belirttiğiniz “KKTC Hahambaşısı” olarak bilinen Chaim Azimov ismini veriyorsunuz. İsrail hükümeti ile doğrudan bağları var mı? Birlikte mi hareket ediyorlar?
Evet kesinlikle… Burada asıl üzerinde durulması gereken kişi Chaim Azimov. Açıkçası genel şema incelendiğinde diğer ismi geçen kişiler daha küçük aktörler olarak kalıyor. Ama Azimov çok kritik bir isim. Kıbrıs’taki işgal yapılanmasının başında bu şahıs var. Azimov, 2006 yılında ABD’den KKTC’ye gönderiliyor. Bakın dikkat edin gönderiliyor. 2008 seçimlerinde Rauf Denktaş’ın çekilmesi ve Mehmet Ali Talat’ın seçilmesinin ardından Chabad’ın siyasi ayağı KKTC’de oluşmaya başlıyor. Kısa süre içerisinde yüzü aşkın şirket kuruyorlar. Avukatlar ve inşaatçılar üzerinden parsel parsel toprak satın almaya başlıyorlar. Pandemi döneminde bir de banka kuruyorlar Bu banka aracılığıyla para transferlerini gerçekleştiriyorlar. Azimov’un başında bulunduğu Chabad örgütü, birçok suç işliyor. Kara para aklıyorlar ve MOSSAD’a bilgi sızdırıyorlar. Tüm askeri noktaları deşifre ediyorlar. Geçitkale’de olduğu gibi askeri alanların yakınlarından toprak alıyorlar. Şimdi soruyorum size bütün bunları yapan bir örgütün, Mossad ile işbirliği içerisinde olan bir örgütün İsrail hükümetinden bağımsız olması düşünülebilir mi?
Kitapta, KKTC’de 2 bine yakın firmanın İsrailli hissedarı olduğu, bu firmalar üzerinden -büyük bölümü tarım arazileri olmak üzere- 25 bin dönüm toprağın satın alındığı ve bazılarının Türk askeri üslerinin dibinde olduğu gibi önemli bilgiler yer alıyor. Ayrıca Rauf Denktaş’ın eski danışmanı Sabahattin İsmail’in de bu toprakların satışına Cumhurbaşkanlığı ve iktidar çevresinden avukatların aracılık ettikleri bilgisini verdiğini aktarıyorsunuz. Tüm bu bilgiler çok büyük bir organizasyonu gerektirmez mi? Üstelik Cihat Yaycı’nın da bu konuda uyarılarını aktarıyorsunuz. Bu durum karşısında Ankara’nın tavrına ilişkin yorumunuz nedir?
Dediğiniz gibi çok büyük bir organizasyon ile karşı karşıya bulunuyoruz. Ve işin daha da ilginci bugüne dek anlattıklarım sadece olayın KKTC ile alakalı kısmı. Bunlar küresel çapta bir organizasyon. Ve Türkiye’de de bağları var. Açık açık isim de vereyim; bu örgütün Türkiye Temsilcisi Mendy Chitrik isminde bir şahıs. Bu bilgi doğrudan Chabad’ın internet sitesinde yer alıyor. Ankara’nın tavrına ilişkin kısma gelirsek hükümetimizin var olan tehlikenin farkında olduğunu düşünmüyorum. Zira farkında olsalar çoktan müdahale ederlerdi ve Türkiye’nin gücü de buna yeter. Şunu da eklemek isterim; Chabad’ın KKTC’de sızmadığı kurum yok gibi. Bakın iddia ediyorum bu tehlikenin önüne geçilmezse iki üç seçim sonra bütün hükümet üyelerine bu örgüt karar verir hale gelecek.
“Türksüz bir Kıbrıs, Türkiyesiz bir Doğu Akdeniz istiyorlar” sözü ile ve KKTC Lefkoşa Milletvekili Zorlu Töre’nin “İnançlarına göre burası da onlara vadedilmiş topraklar arasında yer alıyor. Ben bu faaliyetlerin arkasında İsrail ve ABD’nin olduğunu düşünüyorum” ifadelerini aktarıyorsunuz. Ki siz de kitabın 1. Bölümünün sonunda “Doğu Akdeniz’deki enerji denklemine yönelik etkiler, Kıbrıs’ı İsrail için önemli kılıyor” diyorsunuz. Tüm bunlardan nasıl bir sonuç çıkarıyorsunuz?
Bakınız Kıbrıs çok hayati bir yere sahip. Uzmanlar, Kıbrıs’a sahip olanın Ortadoğu’ya hükmetmede büyük avantaj elde edeceğini söylüyor. Bu bir gerçek. Bunun yanı sıra Doğu Akdeniz’deki enerji mücadelesinde de Kıbrıs çok önemli. Uluslararası aktörler Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de sınırlı bir alana sıkıştırmak istiyor aynı zamanda amaçlarından biri de enerji paylaşımını İsrail’i merkeze alarak yapmak. Böylece İsrail’in maksimum kaynağa ulaşmasını istiyorlar. Sözün özü KKTC’de yaşananlar, Doğu Akdeniz’deki enerji mücadelesinden bağımsız değil. Ve biz KKTC’yi kaybedersek ortada Mavi Vatan diye bir şey kalmayacak. Anlayacağınız bu bir vatan müdafaasıdır ve hep birlikte KKTC’deki sessiz işgale karşı çıkmak zorundayız.
Siyonistlerin Kıbrıs planını tarihsel bir perspektifte ele almışsınız. Bu bağlamda 11 Mart 1939 tarihinde Yahudi liderler tarafından İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain’e sunulduğunu belirttiğiniz “siyonist işgal” planına göre; adanın Türkler gibi Rumlardan da temizlenmesi ve Kıbrıs’taki Rum nüfusu boşaltılacak ve Selanik’e yerleştiril planlanıyor. Bugüne geldiğimizde ise MOSSAD’ın KKTC’deki faaliyetleri için GKRY sınırını kullandığını kaydediyorsunuz. Bu noktada akıllara siyonist faaliyetlerin GKRY’deki varlığının ne durumda olduğu geliyor. Bahsettiğiniz işgal planında GKRY’de de faaliyet yürütülüyor mu ya da GKRY bu planın neresinde?
GKRY doğrudan bu işin içerisinde değil hatta İsrail bağlantılı aktörlerin KKTC’deki faaliyetlerinden de rahatsız. Hatta şunu söyleyeyim; yakın bir zamanda Netanyahu, GKRY’ye geldi. Orada kendisine ufak çaplı bir tepki de gösterildi. Zira Rumlar, KKTC’deki toprakların kendilerine ait olduğunu savunuyor ve bu toprakların yabancıların eline geçmesini istemiyor. Ayrıca bir noktaya daha dikkat çekmek isterim; KKTC’ye giren Mossad ajanları GKRY üzerinden topraklarımıza giriş yapıyor. Bu bağlamda tekrar uyarmış olayım; KKTC’ye gelmeden evvel GKRY’ye gidenler mercek altına alınmalı.