Editör: Naim Arioğlu
Bilim insanları, spermlere yardım eden bir proteini ortaya çıkardı. Spermi yakalamak için yumurtanın dışına uzanabilen proteine ‘Maia’nın adı verildi.
Birleşik Krallık’taki Sheffield Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, yumurta hücresinin dışındaki bir ‘annelik’ proteinin dışarıdaki spermi yakalamak için uzanabildiğini ve yakaladığı spermi yumurtanın sitoplazmasına çekebildiğini kanıtladı. İşte ayrıntılar…
Bilim insanlarına göre daha önce hiç görülmemiş bir döllenme sürecinin parçası olan bu protein, bazı insanların çocuk sahibi olamayışına da açıklık getirdi. Yunan mitolojisinde annelik tanrıçası olarak bilinen ‘Maia’nın adı verilen proteinle ilgili bilgi veren Prof. Allan Pacey, “Maia proteininin keşfi, insanlardaki döllenme sürecini anlama konusunda ileriye doğru atılmış büyük bir adım” dedi.
Bilindiği gibi erkekler boşalma sırasında 40-150 milyon sperm salabiliyor olsa da bunların yalnızca birkaç yüz tanesi yumurtaya ulaşabiliyor. Rahim her ne kadar yumurtanın bulunduğu fallop tüplerine doğru spermlerin hareketini kolaylaştırıyor olsa da kadın vücudu yol boyunca yalnızca en güçlü ve sağlıklı spermlerin üstesinden gelebileceği bağışıklık engeli meydana getirebiliyor.
Araştırma sonuçları, Science Advances dergisinde yayımlandı.
Sperm yumurtaya ulaşsa da bilim dünyasının henüz anlayamadığı sebeplerle döllenme gerçekleşemeyebiliyor. Yapay yumurtaların bulunduğu ortama sperm katarak onları kuluçkaya yatıran bilim insanları, yalnızca Maia proteininin parçalarına sahip olanların başarılı bir şekilde döllenme sağladığını buldu.
Başarılı döllenmeyi söz konusu proteinin sağlayıp sağlamadığını test etmek için ise araştırmacılar Maia proteini insan kültür hücrelerine yerleştirdi ve spermlerin yumurtalarla aynı şekilde etkileşim haline girdiğini ortaya çıkardı.
‘Doğal gebelik için mücadele edenlerin yarısında kısırlık bilimsel olarak açıklanamıyor’
Araştımayı yürüten ekibin başındaki Prof. Harry Moore, şu bilgileri paylaştı:
“Maia proteinini tanımlamamızı sağlayan yapay dölleme tekniği, bilim adamlarının yalnızca insan doğurganlık mekanizmalarını daha iyi anlamalarına izin vermekle kalmayacak, aynı zamanda kısırlığı tedavi etmenin yeni yollarının önünü açacak ve gelecekteki doğum kontrol yöntemlerinin tasarımında devrim yaratacak. Zira doğal yollarla gebe kalmak için mücadele edenlerin yarısından fazlasında kısırlık bilimsel olarak açıklanamıyor.”